Page 40 - ESOGÜ HABER PDF

Basic HTML Version

Deriye İşlenen Sanat:
Kat’ı Kat’ıan Murat Ateş’le Bir Söyleşi
Röportaj
40
Bu yılki Kutlu Doğum Haftası
etkinlikleri kapsamında, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi, Anadolu
Üniversitesi
ve
Eskişehir
İl
Müf tü lüğü’nün
or t ak l aş a
düzenlediği “Hatt-ı Murat Kat’ı
Sanatı 6. DeriHat Eserleri Sergisi” ile
Devlet Kat’ı sanatçısı Murat Ateş’in
eserleri sanat severlerle buluştu.
14 Nisan’da, Türk Dünyası Bilim-
Kültür ve Sanat Merkezi’nde açılışı
gerçekleştirilen sergide sanatçı
Murat Ateş’le Türk el sanatları ve
kat’ı sanatı üzerine keyifli bir söyleşi
gerçekleştirdik.
•Öncelikle sizi sizden dinleyelim;
Murat Ateş kimdir? Bize biraz
kendinizden, sanat hayatınızdan
bahseder misiniz?
Ben
Ankara,
Haymana’lıyım.
Öğrenimimi
de
Haymana’da
tamamladım. Kat’ı sanatıyla yolum
kesişmeden çok önce Makine
mühendisliği eğitimine başladım
fakat iki yıl devam ettikten sonra
mühendislik
eğitimini
yarıda
bıraktım. Kat’ı sanatında yaklaşık 18-
19 yıllık bir geçmişim var ama bunun
son 5-6 yılının profesyonel olduğunu
söyleyebilirim. Bu profesyonellik
hususunda Kültür Bakanlığı sanatçısı
olduğum tarihi baz alıyorum.
•Kat’ı sanatı nedir? Dünden bugüne
hangi felsefeyle, hangi tekniklerle
taşınmıştır?
Kat’ı, eski Türk süsleme sanatlarından
biridir.
Hatta
en
önemlisidir
diyebilirim. Kısaca tarif etmek
gerekirse
kağıdın
ve
derinin
üzerindeki şekillerin el ile kesilerek
erkekli ve dişili olarak yapıştırılma
sanatıdır. Tarihi elbette oldukça
geçmişe dayanır. Osmanlı’da en
verimli yıllarını yaşamış, daha
sonraları unutulmaya yüz tutmuş
bir sanattır kat’ı. Şimdilerdeyse
bu anlamda güzel bir dönemden
geçiyoruz. Ama yalın kat’ı yahut
deri kat’ı türleri için değil. Kat’ının
bir diğer yöntemi olan kağıtları
üst üstü yapıştırarak motiflerin
oluşturulduğu bir kat’ı süslemesinden
bahsediyorum. Ama bizim şu anda
yaptığımız deri kat’ı sanatı. Osmanlı
döneminde bu tekniğin bir iki örneği
görülmüş,
sonradan
unutulmuş.
Biz
buna
tesadüfen
başladık.
Yapalım, keşfedelim gibi bir hırsla
başlamamıştık. Ama o günden sonra
devam ettirdik ve bugün 21. kişisel
sergimi açıyorum. Bu sergide “Kırk
Hadis-i Şerif Koleksiyonu”muzu ve
“Hüsnü Hat Yansımaları” başlığıyla
topladığımız diğer pek çok eserimizi
sergiliyoruz. Kırk Hadis Koleksiyonu
erkekli-dişili olarak 80 eserden
oluşuyor.
Buradaki tablolar şu anda dünyada tek;
eşi benzeri yok. İl il bunları sergilemeye
devam etmeyi düşünüyoruz, birçok
ilde görüşmelerimiz, programlarımız
var.
“İlk denemem tam bir fiyaskoydu…”
•Peki sizin Makine mühendisliği ile
başlayan kariyerinizin bu sanatla
buluşması nasıl oldu?
Tamamen tesadüftü. Kızımıza bir
bebek evi yapmaya niyet etmiştir. Ama
bu bambaşka bir şeye vesile oldu. Ben
zaten ahşap oymacılığı yapıyordum,
el sanat larına merakl ıydım.O
sırada elime geçen derilerle neler
yapabilirim diye düşündüm. Arap
harflerine, hat eserlerine, bunlardaki
estetiğe ayrı bir ilgim vardı. Oradan
hareketle ve eşimin de verdiği
cesaretle deri üzerinde hat yazılarını
kesmeye karar verdim. İlk denemem
tam bir fiyaskoydu: kesemedik, kestik
yapıştıramadık…
Böyle devam etti uzun süre. Sadece
araş t ı rma-ge l i ş t i rme aşamamı z
deneme yanılma yoluyla 6-7 yıl sürdü.
Sonunda kesmede de yapıştırmada da
mükemmeli yakaladık çok şükür. 350-
400 yıl ömürleri var tablolarımızın.